Thursday, April 21, 2011

lale devri

istanbul'un her yerinde laleler var. yoldan gecerken arabayi durdurup aradan uc dort lale alsak, eve koysak, buna barbarlik diyebilir miyiz? tabii herkes uc dort lale alsa evine goturse, neticede bir haftada yol kenarlari dimdizlak kalir; kabul. ama ben herkes degilim? kimsenin kendisi icin herkes olmadigi on bilgisiyle hareket edersek bunu istememi kimse hor gormez herhalde. neyse, simdilik yol kenarindaki lalelere dokunmuslugum yok. yolunmus yol kenari laleleri gorurseniz hic bana suc falan atmayin.

derken; gecen gun PARASINI VERIP cicek almis eve gotuturken (bakiniz: temsili resim) kendimi the hours filminde meryl streep'in oynadigi clarissa vaughn gibi hissettim. bu sadece bana olmuyordur umarim -bu derken kastim sadece cicekli the hours sahneleri degil elbette. gun gelir breakfast at tiffany's, devran doner bonnie and clyde (mesela hypothetical cicekleri hypothetically calarken). konsepti filmlerle sinirlandirmayalim (ki, evet, tabii ki the hours'un esasen roman oldugunu da biliyorum, pekitesekkurederim) romanlarla da oluyor. kendimizi anna karenina'da hissedersek ama bazen? o zaman sikinti var ve simdi sergen gelecek.

iste o sahne: clarissa eve cicek goturuyor. ben bu kadar cok almiyorum tabii, kac para o cicekler haberiniz var mi?

velhasil, boyle tuhaf bir sinematiklesme (literaturlesme?) kafasini paylasabildigim esim dostum olsun isterim. es dost olmasa da, tanimadigim siz okuyucu belki. sevgi paylastikca buyur. sanirim nevroz da oyle. woody allen yaniliyor olamaz.




1 comment:

Anonymous said...

ilginc bilgiler icin tesekkurler