Monday, September 05, 2011

agustos

eylul ayina yeni girdigimiz su gunlerde agustos'a dair yazi. ama retrospect boyle bir sey degil mi?


sevimli olmaya calisan agustos. yemezler
agustos'u nedense hic sevemedim.

kendisine dair bildigim tek guzel sey annemin dogumgunu olmasi; o da butun agustos'u degil,
sonlarinda bir gunu dolduruyor. agustos'ta basima hep bir isler geldi. kansersiniz dediler: agustos. ameliyat oldum: agustos. anneme gelmis gecmis en muhtesem dogumgunu hediyesini bir agustos gunu lokal anesteziyle belimden ilik sokerlerken uluyarak verdim; kadincagiz operasyonun yapildigi odanin kapisinda bayginlik geciriyordu. daha eski bir agustos sabaha karsisiydi, depremle uyandik. senelerce istanbul'a geldigim tatillerde rahat uyku uyuyamadim, tatillerde iki hafta kaldim kactim.

bu agustos da, esyanin dogasi geregi olsa gerek, bekleneni verdi (ya da beklenmeyeni). bu ayda bir pazar gunu hissi var; haftanin sonuna geldik/yazin sonuna geldik, simdi onune gecilemeyecek olani bekliyoruz: hafta bitecek/yaz bitecek. illa bir suru sey de bitecek; bolum sonu canavari cikacak -agustos hemen hemen hic sektirmeden basima turlu isler acmistir, acmaya da devam ediyor. o berbat pazar gunu hissini de atamiyorum, agustos'ta every day is like sunday: tuhaf bir beklenti, bitse de gitsek havasi. eylul gelince rahatliyorum. eylul'le nerede oldugunu biliyorsun, ayaklari yere basan bir ay. belli ki bir suru baslangic olacak; sezon aciliyor, is, guc, okul, sehre donusler. o berbat araf hissinden kurtuluyorsun en azindan; agustos ise bildigin omur torpusu.

bittigin iyi oldu. seneye gorusuruz. but not if I see you first!


2 comments:

Milky Way said...

pinarcim ben de agustosu gercekten pek sevmem. benimki de yazin bitmesiyle alakali hep. (seninki kadar derin anilarim olmasa da)

cheja said...

var agustos ayinda bir sikkoluk. subat gibi. subat da kotu bak. ama allahtan kisa.